Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Mart 2015 Çarşamba

ilkbahar ve acı cekenler

Ohh galiba ilkbahar gerçekten geldi. Hava acaip güzel. Ufak tefek tüm aksiliklere rağmen umutlu ruh halimi kaybetmemeye gayret gösteriyorum. Kendime zaman ayırmak,  bedenimi de ruhum gibi toparlayabilmek istiyorum ama yok çok fena saldim kendimi. Hamileliğimde tam 23 kilo aldım ben. Öncesinde günde beş kez tartilan, gramlarimin istatistiklerini tutan, bir kilo alırsam onu iki kilo olarak fazlasıyla geri veren bir -genc- kadındim. Yediklerime ve kiloma obsesif tarzda dikkat ederdim. 36 beden giyiyor olmak gurur duyduğum bir durumdu. O yüzden giyinmek de makyaj da çok zevk aldigim şeylerdi. Allah' tan evlenmeden önce kaliteli bir giysi stogum vardı.  Zira evlendikten sonra maddi olarak öyle bir duruma, öyle bir tuzağa düşürüldüm ki, maddi yardımını kabul etmek istemediğim annem emri vaki ile bana alışveriş yapar olmuştu.  Bu sayede yeni birkaç parça giysim olmuştu. Herneyse,  doğumdan sonra yaklaşık 10 ay doğum kilolarimla hayatıma devam ettim. Sonra calismaya başlamamin bir ay öncesinde beş haftada 13 kilo vererek eskisi gibi olmasa da daha bir iyi görünmeye başladım. Eski halimden sadece beş kilo fazlaydı. Ayrilik döneminde annem ve babam, oğlumu ve beni yalnız bırakmamak için Akara'ya geldikten sonra annemin güzel yemekleri, gofretle başlayıp cipsle biten aksamlar sonucu şu an görmekten korktuğum bir kilo dayım. Kiloma bilmiyorum ve tartilmiyorum ancak
 40 beden ancak oluyor. 38 giymem için geniş kalipli giysi olması gerekiyor. Ve bu halimden hic ama hiç memnun değilim :(( yazimin başına dönecek olursak kendime zaman ayirmak, spor yapmak, onun tatlı yorgunluğunu hissetmek istiyorum. Fakat çok zor. Önümüzdeki ay iki yaşını dolduran oglumu kreşe yollamak niyetindeyim.  Klinik psikolog kuzenim de iyi fikir olduğunu ve sakıncası olmadığını onaylayinca daha bir içim rahatladı. Evimizin birkaç sokak ustunde hakkında iyi şeyler duyduğum bir kreş ve anaokulu var. Belki o zaman biraz fiziksel olarak da kendimi onarmak icin firsat yaratabilirim. 
10 yaşındaki evladını "nasıl olur" denilecek türden bir kazayla kaybeden öğretmen arkadaşımız bu hafta tekrar calismaya başladı. Kadere sonsuz inanmanin insanı bu denli güçlü kilabildigine hiç bu kadar yakından şahit olmamıştım. Tabi ki çektiği acı tarifsiz.  Sözcüklerle anlatılır cinsten değil.  Insanin dusuncelerinde bile kendini onun yerine koymaktan cekindigi, alelacele aklindan kovdugu bir durum. Dün karşımda oturup kizinin okulun bahçesinde oynadığı yerleri gösterirken nasıl kahroldugunu gormek tek kelimeyle korkunçtu. Ona sadece "şu an seni teselli etmek için birseyler söylemem gerek ama soyleyecek hiçbirşey yok, sadece dinleyerek acina ortak olabilirim" dedim. Aynı çaresizligi evine ziyarete gittigimizde "uyumak istiyorum, uyursam rüyamda görürüm belki. Çok özledim çünkü ama uyuyamiyorum" dediğinde de yaşamıştım. Ve daha bir çok cümlesinde. Aynı arkadaşım yine dün ne kadar mutlu oldugunun farkinda olmadan yaşamış olduğunu, o zamanlar sacmasapan şeyleri nasıl dert ettiğini de anlatıp, nolur şu anki hayatının kıymetini bil de dedi. Çok haklı biliyorum. Bütün akşam oğlumu yüz kez kadar kucakladim. Aklımı başıma toplayacagima  dair kendime söz verdim. Bakalım ne kadar tutabilecegim...

2 yorum:

  1. Blogunuzu baştan okumaya başladım.. son satırlar beni çok etkiledi çok üzüldüm gözyaşlarımı tutamadım allah sabır versin..evlat acısını tahmin bile edemiyorum.. :(
    http://loveandsmile.wordpress.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ilginiz beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim. :)

      Sil