Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Şubat 2015 Salı

Ah kulağım ahh...

Bugünün şarkısı starsailor-four to Thé floor olsun.

Son 3 senedir müzik piyasasında olup biten hicbirseyden haberim yok. O yüzden gencligimde (!) Dinlediğim parçaları biliyorum sadece. Bazen orda burda biryerlerde bir parça duyuyorum, hımm kulağa güzel geliyor diyip "soundhound" u açıp telefonun bu parçanın adını ve kimin söylediğini bana söylemesini istiyorum.

Birkaç gündür çok hastayım.  Hergün okuldan önce yapmam gereken birseyler mutlaka olduğundan doktora gitmeye fırsat bulamıyorum.  Zaten kronik gastritim var ve her ilaç dokunma potansiyelinde olduğundan iğneyle hallederim diye düşündüm. Faranjittim ve orta kulak iltihabına dönüştü.  Bir kulağım tamamen tıkalı. Diğeri de % 50 duyuyor diyebilirim. Ağrısı ve her an kulağım daki patlayacakmis hissi de cabası.  Sürekli ve azalmayan bir çınlama hali.  Tam da "taci, Selvi dişlerimi getirin!" Modundayim. Salı Günleri okulda ilk iki dersim boş.  Evde hiçbirşey yazmaya fırsatım ve fiziksel gücüm olmadığından şimdi yazmayı seçtim.

Dün bosanma davamin ilk duruşması vardı.  Çok gerildim. Her ne kadar zaten dişe dokunur bir sonuç alamayacagimizi bilsem de gitmeyi seçtim.  Oysa avukatim gelmeme gerek olmadigini söylemişti zaten. Sonucta durusmalar ankara'da devam edecek artik. Zaten bildigimiz sonuc yani. Oğlumun babasi gelmedi. Kendisini temsilen anne ve babası vardı.  Anlamıyorum bu insanları. Ne diye geliyorsunuz ki? Durusma salonuna bile girmeyecegin halde ne isiniz var? Bir de gözlerini ayırmadan beni izlemeler, filmlerdeki  gibi boyle bi kotu kotu bakayim da bana bisey desin ben de kavga baslatayim bakislari. Asıl orada olmasi gereken kişi yok, anne baba üsenmemis taa nerden gelmisler.  İşin ucunda bana görünüp huzurumu kaçırmak var tabi. Beni asıl üzen şuydu; babası görüsebilecekleri geçen hafta sonu oğlumu görmek için gelmemişti.  Ben de oğlu için değil duruşma için gelecektir diyordum. Ona da gelmedi.  Oğlunu neden görme zahmetine katlanmadi?  Neden bu kadar herşeyin göstermelik?  Bu çocuğun psikolojisi ne zarar verilmesine tum gucumle engel olmaliyim.

12 Şubat 2015 Perşembe

pesss

Hep iyi biri olduğumu düşünürdüm.  Yani annem ve babam tarafından başta iyi özellikler kazandığımı, yaşadığım çevrenin ve aile ortamının da bunu desteklediğini. .. iyi arkadaşlarım oldu hep. Öyle herkesin anlattığı gibi büyük kazıklar yemiş ve insanlara olan güvenini kaybetmiş bir genç -kız- değildim. Yaşadığım en büyük hüsran üniversitede okuldaki en yakın olduğum,  yediğim içtiğim ayrı gitmeyen arkadaşımın finallerde benim dersten kalacağım diye odum koparken; meğer sınıftaki birkaç çakalla sınav sorularını çok önceden öğrenmiş olduğunu gormemdir. En acısı bu yani. Sonrasında elbette pek çok hayal kırıklıkları yaşadım ama sanırım ilk kırgınlıktan sonrası o kadar da koymadi. Ha tabi bakacak olursan bundan çok daha üzücü şeyler de oldu ama zamanla unuttum hepsini. Veya hep kendimi suçladım. Otomatik kapı gibi her önüne gelene, Ayy ne iyi arkadaş oluruz bizzzz diye açılan bir kalbim olmasaydı belki hersey daha kolay olabilirdi.
Çok sevdiğim kuzenim vardı.  Benim için P demek kardeş demekti. Kızkardeşim olsa hala eminim ki onunla olduğumuz kadar yakın olamazdik. Onunla, geçen yıllarda diyalogumuz kesildiği için hep üzüntü duydum. Arada bir ozel gunlerde, ortak aile olaylarında onu gördüğümde de içten içe hep onu suçlamak istedim.  Şehir dışında oldukça iyi bir üniversitenin tam da istediği bölümü kazanıp gittiği için mi yapacaktım bunu?  Yapamadım. Yine kendimi suçladım. O aramadiysa ben aramaliydim dedim. O yeni bir hayata gitti,  elbette ki kalan olarak ona destek olmaliydim dedim. Ama herzamanki gibi "neyse artık bakariz" tavriyla zamana bıraktım.  Zaman da benden yana olmasini umdugum herzaman yaptığı gibi pek de yardımcı olmadı bana. Ben de yine kabullendim. Yine yine ve yine...kendimde degistirmek istediğim daha doğrusu geçmişten geri almak istediğim en sorunlu huyum; sonuçlarını göze alamayip "kabullenmek"tir. Bunu bu denli karakterimin ortasına yerleştirmis olmasaydım,  ne finalde ben sinir notla geçerken rahat rahat sınavı atlatmis arkadaşımı kısa süre sonra affederdim, ne ilk günlerden itibaren bana yasattiklari onca insanlık dışı davranışa boyun egerek hayatımın en en en büyük pismanliklarina imza atardim, ne hayatım boyunca kalbimi kirmis herkesle tek bir gulumsemeleriyle ki çoğu zaten yalanmış- Özür bile dilemelerine gerek kalmadan bağımı devam ettirirdim. Itiraf etmesi zor oldu ama galiba ben "kolay lokma"ydim. Ya da bir teselli cümlesi olarak "iyi niyetimin kıymetini bilmediler". Hımm evet bu daha iyi. Gururu kurtarıyor en azından.
Kuzenimle tekrar görüşüyoruz.  Eskisi gibi "triksi" olur muyuz bilemiyorum ama bu da bana yeter. Aramızda geçen son diyalog ise şu şekilde:

P: evin önünde berbat bir inşaat başladı. U o kadar rahatsız oldu ki uyuyamadi.
Ben: eheehue bence taşının.
P: evet en doğrusu bu. Ben ev bakmaya başlayayım.
Ben: aaa Ciddisin sen! Ben olsam kesin kabullenip beklerdim.
 Pesss bana arkadaş pess. Pismanligimda bile kararlı değil miyim neyim?

10 Şubat 2015 Salı

Kar? hem de tatil?

Bugünün şarkısı reamonn-supergirl efenim...

Bugün acaip kar yağdı izmir' e. Son bilmem kaç yılın en soğuk günüymus. Haklılar da sanırım çünkü çok soğuk gerçekten.  Yarın da kar tatili. Ama her bölgeye değil, bazı semtlere. Ben de şanslı gruptanim. Artık nasıl geldiysem ankara'dan, oradaki kar tatillerini de taşıdım sanırım.  Zira ilkokuldan üniversiteye kadar izmir de okumama rağmen bırakın kar tatilini, doğru düzgün bir kar kütlesi görüp de dokunmuslugumuz bile yoktur. Kar fakiri sehre bu getirdigim ugur mu yoksa uğursuzluk mu bilemiyorum :)
Oğlumu yarıyıl tatilinin ilk günlerinde sütten kesmistim. Son haftalarda gerçek bir bağımlı olmaya başlamıştı. Ben ise artık sinirden ağlayacak duruma gelmiştim. Aslında daha önceki aylarda düşünüyordum fakat hayatımızdaki köklü değişiklikler mutlaka onu da etkilemiş olacağından bir de yavrumu en büyük zevki olan sütten mahrum bırakmak istemedim. Biraktirmasi da tahminimden kolay oldu. Ancak durum şu ki bugün okuldan geldikten sonra benim bucur "süt süt süt" diye söylenmeye başladı. Ufak tefek şansını denemeleri oluyordu ama birkaç saniye sonra "süt bittiii" diyerek kendisi gülüyordu. Bu aksam ise baya mizildandi, hatta biraz ağladı.  Bu durum beni biraz korkutmadi değil. Bakalım umarım büyütmez... yoksa zararı yine bana olacak sanırım. ..

kahve kokusu ve D

Yeni umutlar filizlenmesi, yeni bir hayata başlama duygusunu hicbirseye değişmem.  Mmm taze çekilmiş kahve kokusu gibi. Sniff sniff böyle içime cektikçe çekerim gelir. Bu arada kahve hiç sevmem. Birkaç ayda hatta 2 senede bir,  bir fincan içerim.  O da birinin ısrarı veya eşlik etme nedeniyle.  Ama kokusuna bayılırım. Birkaç tane daha buna benzer örnek var hayatımda.  Mesela kayısiyi çok çok severim. Yemek için mevsimini iple çekerim.  Hele ki şekerpare Malatya kayısisi olursa glikoz zehirlenmesi aşamasına kadar tasirim olayi. Ama kayısı suyunu sevmem. Çilekli milkshake' e bayılırım ama çilek sevmem. Gibi gibi gibi... Ha bunlar beni çok mu sıradışı bir insan yapar? Yoo,  öylesine özellikler işte.  Herneyse konumuza dönecek olursak bugün yeni bir okulda göreve başladım.  Malum tayin isteyip şehrime döndüm.  Yeni bir okula başlamış yeniyetme öğrenciler gibi heyecanlı,  meraklı ve umutluydum. Ilk gün nasıldı derseniz,  ehh iyiydi diyelim iyi olalım.  Ankara'da o kadar mutsuzdum  ki burada okul, sınıf,  öğrenci seçme lüksüm ve kibirim asla olamazdı. O yüzden şikayetçi değilim.  15 gün tatilden sonra oğlumu özledim okulda. Kapıda kocaman sarildik döndüğümde.  Oglum kendini  çok sevdirmeye izin veren, öyle Sarmaşık bir çocuk değildir. Ama sarilisindan anlaşılıyor ki o da özlemiş. Zaten gündüz oğlunu kendi elleriyle öldüren bir annenin haberini okudum gazetede.  Yine içime oturdu.  Muhtemelen rüyama da girecek. Çok çok etkileniyorum içinde çocuk geçen 3. Sayfa haberlerinden.  Birkaç gün etkisinden kurtulamiyorum. Allah'ım bütün melek çocukları korusun inşallah.  En yakınlarından bile.  O yüzden de daha bir sarıla sarila uyuttum Bebeğimi. Allah benim ömrümden alıp ona versin...
Bu gece yatağa girince aklıma ankara'da bir gece geldi yine. Ilk gittiğim yıl hatta ilk haftalar. Yani yaklaşık 3.5 yıl kadar önce.  Alabildiğine yalnızım.  Maddi olarak da cokertilmisim. Yalvarmalarima rağmen tek başınayim. Evlenmeden once son derece iyi olan maddi durumum ayniymis izlenimi yaratmaya çalışıyorum. Ama çok sevdiğim arkadaşım D var. O da benim gibi Ankara'ya yeni gelmiş.  Ama neyse ki onun mutlu bir evliligi var.  Fakat eşi uzak ve tehlikeli bir Güneydoğu sehrinde görevde.  Bizim D ise uzun bir bekleyisten sonra tesadüfen hamile. Seviniyoruz, heyecanla bekliyoruz. Bizimki o hamile haliyle bir de yüksek lisans derslerine devam ediyor.  Benim gibi 6 yıldır kayıt yenilemiyor yani. Yalnız olduğum bir gece diyorum ki "hadi gel bu gece bizde kal". Sanki "biz" diye birşey varmış gibi. Lafın gelişi işte. Ben tasindigimiz muhite çok hakim değilim.  D ise o civarı pek bilmiyor.  Yarım yamalak yolu tarif ediyorum. 413' e binmesini salık veriyorum. Sonra da gece vakti Ankara sogugunda Çankaya'da birbirimizi bulmaya çalışıyoruz. Yürüyerek hem de.  Bir yandan odum kopuyor,  hamile kız,  ya bişey olursa, soğukta usur de bebek etkilenirse diye.  O dönem bilmiyorum ki bir bebeğin en güvende, en korunakli olduğu yer anneciginin karnı. Zar zor birbirimizi buluyoruz,  yürüyerek eve gidiyoruz.  D halinden sürekli şikayet eden,  memnuniyetsiz insanlardan değildir.  Beni rahatlatmak için o kadar da usumedigini söylüyor. Ona sebze yemekleri hazirladigimi hatırlıyorum.  Kendisinin yapmaya ve yemeye fırsatı olmadığından bende olduğu akşamın ise yaşamasını istiyorum. Sonra bitki çayı hazırlıyorum.  Uyuyoruz sonra.  Sabah D'nin mide bulantısı var haliyle.  Istifra etmesi gerek. O da nesi? Sular kesik. Kirlilik yaratmaya gönlü razi olmadığından okula kadar sabrediyor. Kendi hamileliğim çok fazla bulantiyla geçmişti.  Öyle ki bogazim tahriş olduğundan kan tukurdugum olurdu.  O zamanlar düşünüyordum nasıl sabretti diye.  Kendi dediğine göre benimkiler kadar şiddetli değilmiş ve daha dayanilabilirmis. Yine de hala üzülüyorum o sabah için... D hala çok sevdiğim arkadaşım.  Zor zamanlarimda çok derdimi dinlemisligi vardır.  O sırada karnında olan hanim kızımız şu an 2.5 yaşında.  Ama yetmezzz:)) bir de  9 aylık bir bebeği daha var. Bana kalirsa ucuncuyu de yapar :))
.

8 Şubat 2015 Pazar

anlatmak zormuş. ..

Günün sarkisi, coookk eskilerden.  PJ harvey - broken harp.

Bugün çok sevdiğim lise sira arkadaşım N ile görüştük. O bir donem yurtdisindaydi. Şu anda da Istanbul'da yaşıyor.  Genç kızlıktan genç kadınlık aşamasına geçerken de beraberdiik onunla. simdi de onun iki tatlı çocuğu ve mutlu bir evliligi var.  Benim 6 ay önce esimden ayrildigimdan haberdar değildi.  Bu süreçte telefonlastik birkaç kez ama hicbirsey anlatmamistim. O yüzden ona bugün "sana bomba bir haberim var, hazır mısın? " dediğimde doğal olarak aklına böyle bir durum gelmedi.  Farklı şeyler saydı.  Sanırım ayrılığın insanı En cok üzen tarafı bu durumu yakinlarinla paylaşma kısmı.  Herzaman konuşmak,  anlatmak icinden gelmeyebiliyor.  Bu belki de henüz kendin bile duruma alismamisken bunu sogukkanlilikla paylaşmaya hazır olmamakti. Ona nefes almadan yaklaşık 2 dakika içinde express bir özet geçtikten sonra ilk tepkisi "bu sekilde gülümseyerek anlatinca tüylerim diken diken oldu" oldu. Ki anlattıklarim yuzeysel şeylerdi. Insan sevdiklerine bu tür durumlari konduramiyor ve üzülüyor. "Çok iyi gorunuyorsun ama. Demek ki mutsuzmussun" dedi.  Şöyle bir iç geçirip sorma, dedim. Arkadaşımı görmek,  konuşmak,  iyi geldi. Farkettigim ise artık bu konunun açılmasına bile tahammül edemiyorum. Bu problemli duruma 1 dakika daha bile harcamak istemiyorum.  Olan Ankara'da aylarca kafasını sisirdigim arkadaşlarıma oldu yani:))
Ayrıca dün oğlumun babası onu görmek için gelmedi.  Tam tahmin ettiğim gibi yani. Keşke oğlunu önemseyen,  onun için zaman ve para harcamaktan çekinmeyen bir insan olsaydı.  Ama değil... bana düşense zaten sonsuz olan sevgimi daha da arttırmak ve onun açığını da kapatmak. Zaten yıllardır yaptığım şey. ..

6 Şubat 2015 Cuma

Doktor doktor

Bugünün sarkisi Jefferson airplane- white Rabbit olsun mu? Olsuuunn:))

Hani haber bültenlerinde "izmir bugün bahardan kalma bir gün yasadi" diye söylerler ya, aynen öyle bir hava var.  23 derece. Montlar bugunluk atılmış durumda. Benim bucuru bugün ortopedi kontrolune götürdüm. Sağ ayağını içe basarak yürüyor ve bu da beni endişelendiriyordu. Sömestr tatiline ertelemistim. Ancak fırsat bulup randevu alabildim. Neyse ki önemli bir durum yokmuş.  Daha önce de bunun sık karsilasilabilen bir durum olduğunu ve 5 yasina kadar normale donebilecegini duymustum. Doktor da  rahatlattı beni. Sadece yumuşak spor ayakkabı önerdi.  Becerebilecegi yaştan itibaren spor yapmasını ve otururken de ayağını içe kivirmadan oturması gerektiğini anlattı.  Neyse bakalım. Bir de nasil oldugunu anlamadigim bir sekilde oglum doktordan korkmaya basladi birkac aydir. Ilk kez bunu farkettigimde hicbir olumsuz anisi yoktu. Gerci su ana dek hic oyle bir durum yasamadik. Yaklasik 1 ay once sunnet oldu hastanede. Onun kontrolu ve ilk muayenesinde de kiyamet koparmisti. Nasil oldu, neden oldu ve gecer mi hic bilmiyorum. Gorecegiz zamanla.Yarın oglumun babasıyla görüşme günü.  Ilk kez şehir dışında olduğumuz zamana denk geliyor. Avukatim aracılığıyla bunu bildirdik tabi ama bir yandan merak ediyorum.  Ankara'dan izmire oğlunu görmek için gelecek mi. Açıkçası pek ümitli değilim.  Şu ana kadar ki görüşmelerini de mecburiyetten yaptığını düşünüyorum.  Yarın bakalım yalancı çıkacak miyim.. Aslında keşke ben yanilsam. Oglum için,  onun ruh sağlığı için...

5 Şubat 2015 Perşembe

kandırıkci hava seniii

   Oncelikle bugünün sarkisi; Daft Punkt - get lucky. Dinlemeniz siddetle onerilir

Bugün genel hatlariyla güzel bir gün geçirdik oglumla. Hava çok çok güzeldi. Sabah kahvaltı yapmaya çabaladiktan sonra -pek başarılı sonuclanmadigindan- hazırlanıp dışarı çıktık ana-ogul. Sallana sallana iki sokak yukarıya park ettiğim arabamıza 15 dakikada yürüdük. Malum yoldaki tüm kedi ve köpeklerle sohbet ederek yol alıyoruz.  Forum bornova' ya gidip açık havada yürüdük.  Havuzların içine yerleştirilmiş kardan adamları uzaydan gelmişcesine bir dikkatle uzun uzun inceleyerek mağazalara girip çıktık.  Oyun parkında benim bucurun enerji harcaması için mola verip ev için ufak tefek alışveriş de yaptık. En az tehlikelisinden bir abur cuburla yola devam edip güneşli havada dolanmayi surdurduk. Bizimki evde sıkıldığından ilkbahar gibi bir günde dışarda olmak ikimize de iyi geldi. Ayrıca bugün uzun zamandir - yaklaşık 10 yıldır,  gerçekten uzun süre yani - gorusmedigim kuzenimle tekrar iletisime geçtik.  Bir zamanlar kardeşten bile yakin oldugum kuzenle görüşmek,  sesinde aynı sıcaklığı duymak da beni mutlu etti. Akşamüstü misafir falan derken tatilin sondan bir önceki günü de böylece bitti. Yarın son tatil günü o da bucurun doktor kontroluyle geçer. Alsancak a git gel, gitmişken oralarda biraz zaman geçir,  hoop akşam oldu bile... aklımdan geçenlerle ilgili bir liste yaptım. Zaman içinde eklemelerle çoğalır sanırım bu liste.

1- anne olmak güzel,  ama oglumun sakin bir çocuk olmasi belki daha güzel olurdu.

2- yemek yemek güzel,  ama kilo problemi olmadan yemek daha güzel olurdu.

3- 21 derecelik hava güzel,  ama aylardan nisan olsa daha güzel olurdu.

4- ailemle olmak güzel, ama ayrı bir evde olmak daha güzel olurdu.

5- alis-veris yapmak güzel,  ama 36 beden satın almak daha güzel olurdu.

6- sevdigim şehirde olmak güzel, ama Ankara'daki arkadaşlarımın da burda olması daha güzel olurdu.

7- araba kullanmak güzel,  ama park yeri problemi olmasa daha güzel olurdu.

8- yardıma her ihtiyacım olduğunda hemen telefonla bile olsa yardıma koşan bir abinin olması güzel,  ama aynı şehirde yaşamak daha güzel olurdu.

9- oğlumun öğle ve akşam yemeğini yemesi güzel,  ama kahvaltıyi da sevmesi daha güzel olurdu.

10- çocuk psikolojisi ve gelişimi ile ilgili bir sürü kitap okumuş olmak güzel,  ama hepsi birebir uygulanabilir çözümler olsa daha güzel olurdu.

3 Şubat 2015 Salı

18 derece

Güneşli ve ılık bir gün izmir de.  Hatta montlar,  kabanlar yerine hirkayla gayet rahat çikilabilir.  Hele ki benim bucur gibi bir canavarla birlikteyken Montla terliyor insan. Ogleden önce abimin ufak tefek işleri için adliyeye gitmek zorunda kaldım.  Hatta hakimler görüşmek için ilk kez bir duruşma salonuna girdim. Benim girdiğim öyle filmlerdeki gibi kocaman bir salon değildi.  Minyatür diyelim. Ama soğukluğu ve ciddiyeti aynıydı.  Yaklaşık 2 hafta sonra benim de bosanma davasinin ilk duruşması var. Anlaşmalı olmadığından ve hakimin görev yeri değişikliğinden dolayi ancak 4 ay sonra ilk duruşma gerçekleşecek.  Neler olacağı hakkında hiçbir fikrim yok. Tek dileğim maddi manevi daha fazla zarar görmeden bu süreci atlatabilmek.
Hayat ise gayet yolunda çok şükür. Bu şehri seviyorum ve ayrı olduğum Her an çok özlüyordum. Uzun zaman sonra ilk kez Ankara'ya dönme stresi olmadan tatil geçirdim.  Yine kosturmacalarla  doluydu. Yine çok yorucuydu ama olsun. Zaten sakinlikten uzaklaşali çok oldu. Nasıl oluyordu hatırlamıyorum:)) ama umutlarıma kavuşabilmek, ufak dozlarda da olsa hayal kurabilmek güzel.  Eskiden yıldız kayarken gorsem dilek tutma zahmetine bile girmezdim. Bu ruh halimi kaybetmemeyi diliyorum...
Ayrıca bugün benim bucuru sütten keseli 1 hafta oldu. Çok zorlanmadı neyse ki. Ben çok daha zor olacağını dusunmustum.  Gece uykularinda biraz düzelmeler var ama zaman içinde uykulari hic bölünmeden uyur umarim.

1 Şubat 2015 Pazar

pazar pazar off

Öf benim 22 aylık bidik bugün delirdi beni yahu.  Bornova'da pazar alışverişine çıkmaya karar verdik. Annemle atladık arabaya. Pazar yerini degistirmisler, baya guzel bir alan oluşturmuslar. Vay dedim, cok iyi. Pazarın içinde yürüyen bantlar falan var. Belki bu değişiklik pek çok yerde vardır ama ben görmemiştim.  Herneyse girerken bir Oyuncakçıda pepe li birsey gördü,  önce mizildanarak almak istedi. Anneanne dayanamıyordu ama o an alırsam aglamasinin ise yaradığını dusunecegini düşündüm ve alamayacagimizi, biraz sonra ona muz verecegimi vs. Söyledim.  Biraz sonra hala devam edince bu sekilde devam ederse hemen eve donmek zorunda kalacagimizi da anlattim. Sonuc; kendi aralıksız ağlama rekorunu égale etti sanırım.  Yaklaşık 40 dakika aralıksız oyuncaaaakk diyerek ağladı.  Benim de inadim tuttu. Umursamiyormus gibi yaptım ama hem sinirleri bozuldu hem de dökülen incilerini gördükçe çok üzüldüm.  Ne aldığımızı bilmeden çıktık,  eve gelirken yolda hala ağlıyordu. Bazen yanlış yol izliyormus hissine kapiliyorum.  Ve şimdiden böyle iyice büyüyünce napicam temalı kaygılarla doluyor beynim. Oglum hep cok hareketli bir cocuktur ama bu sekilde cildirtmalari pek olmazdi. Okuduğum onca kitap, teorik pedagojik bilgi pek ise yaramayacak galiba...