Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Nisan 2015 Perşembe

Ah bu ben...

Insanin kendiyle dalga geçebilmesinin iyi bir özellik oldugunu düşünüyorum.  Çünkü ego ve kibir had safhada değil anlamına geliyor kanımca. Ama tabi bu insan kendini dalga geçecek duruma getirsin demek değil. Bugün yaptığım şey aynen buydu. Bu sabah TEOG sınavında görevim vardı. Normalde bu sınavlara daima saat 08:00' de görev yerinde olacak sekilde giderim. Ama ne olduysa okuldakilerin "yok yeaaa, ne gerek var 08:30 ' da gitsen yeter, biz de öyle yapıcaz" demeleriyle geç gitmeye karar verdim. Gittiğim okulun müdürü benle birlikte 3 öğretmen hakkinda daha geç kaldığımız için tutanak tutacagini söyleyince o kızgınlıkla öğretmenlere yaptığınız bunca eziyet yeter temalı bir konuşma yaptım. Diğer öğretmenler alkışladı falan, ben daha bir gaza geldim.  Müfettişe kafa tuttum falan. Ardından mudur bey ben ve benim gibi geç kalan öğretmenlerle kendi odasında konuşmak istediğini söyledi. Belli ki niyeti bizi sakinlestirmekti. Odasında mudur beyi dinlerken gözüm masasındaki üst yazılı evraklara kaydı. Yanlış görüyorum sanırım dedim.  Panodaki okul ile ilgili diğer yazılara da göz gezdirdim. Evet gördüğüm son derece doğruydu.  Yanlış okula gelmiştim.  Bunu boşu boşuna tartışmadan önce farketsem sanırım daha iyi olurdu:)) kimseye bişey belli etmeden sakince 300 mt ilerdeki asıl okula gidip sınavi başlattım:) kimse neden geç kaldın demedi ve ben kimseye açıklama yapmak zorunda kalmadim. Bu da birkaç gün önce yanlış uçağa binerek bambaşka bir yere giden magazin ciftiyle dalga geçen bana ders olsun...

27 Nisan 2015 Pazartesi

Meğer

Artık köşeleri olan biri olmak istemiyorum. Daha yumuşak,  daha hoşgörülü olabilmek, daha sık "olur böyle şeyler" diyebilmek, daha rahat ve daha fazla " olmasa da olur" diyebilmek istiyorum. Deniyorum en azından.  Bundan birkaç ay öncesine kadar kendimde düzeltmek istediğim şeyleri aklımdan geçirmeyi bile kendime ihanet sayardim. Ama hayat böyle birşey değilmiş meğer.  Meğer mutsuz olduğun şeylerden kurtulmak için gereken tek şey cesaretmis. Ve yeterince cesursan altından kalkamayacagin zorluk yokmuş.  Henüz basedememis olsan bile zamanla ona da alısacağını, uyum sağlayacağını goruyormussun. Biliyorum ki korkunc bir durum gibi gorunen, ben olsam napardim dedigin pek çok şey -ozel ve buyuk acilar haric- dışardan göründüğü kadar zor ve berbat değilmiş. Ha evet kutlanası durumlar değil tabi ama hakikaten de insan ölmüyormus. Hayatın hiç de "tuh vah vahhh" gibi olmuyormus.
Hayatta direkt doğrular yokmuş mesela. Kırmızı elmanın suyu da kırmızı değilmiş. Yumurta görünce kaçan oğlum, bol baharatlı omlet yiyebiliyormus. Bir öğretmen olarak tüm öğrencilere eşit mesafede olmam gerekirken bazılarına ayrıcalık taniyabiliyormusum. Örneğin sinifimdaki anne- babası ayrılmış olan öğrenciye,  sırf annesinin hayatını biraz kolaylaştırmak adına pek çok konuda torpil yapabiliyor ve bununla da gurur duyuyormusum. Beyaz yazı tahtasına dalginlikla kurşun kalemiyle yazı yazmaya çalışan öğrenciyi süper sevimli bulabiliyormusum. Eskiden vakit kaybettirdigi için içimden oflayip puflardim oysa. 
Tuvalet kağıdının resmini görünce "masa örtüsü,  selpak mendil, yatak ortusu diyen öğrencilere "yuh artik" demeden sakince adını sil baştan ogretebiliyormusum. En önemlisi heyecanlanabiliyormusum. Maddi şeyler,  yeni alınan herhangi birsey hiçbirşey hissettirmezken, insanlara heyecanlanabiliyormusum. Ben... degisebilecegime, tekrar mutlu olabileceğime -şimdilik ara sıra da olsa- inanabiliyormus. Yanlış kararlar ne çok şeyi yakıp yıkmış meğer ve ben ne kadar çok çabalamak zorundaymisim...

17 Nisan 2015 Cuma

yine

Şu aralar öyle doluyum ki...
Hani kahve falı baktirirsin da "ayyy için kabarmış seninnn" denir ya...
Öyle bir içim kabarık şu aralar.
Yazmak istiyorum, içimi dökeyim,  dokebileyim istiyorum.
Ama yapamıyorum. 
Yine ağır geliyor hayat, yine terslikler,  yine yorgunluklar...
Toparlarim yine. Bu ilk değil ki. Ilk kez bıkkınlık duyuyor değilim.  
"Geçer geçer daha öncekiler gibi, 
Bu da geçer,  neler neler geçmedi ki..."
Güzel cümleler,  gelişmeler yazabilme dileğiyle. ..

10 Nisan 2015 Cuma

5 nisan

Benim bal oğlum,  pamuk oğlum... seni karnimin içinde değil de artık sıcak kucağımda büyütmeye başlayalı tam iki yıl oldu. Iki büyük yıl boyunca seni hep sarmaladim; hep sımsıkı kucakladim.  Çünkü benden başka seni göğsüne bastirip kalbine sokmak isteyecek pek kimse olmadı. Anneannenin ve dayinin hakkını yemek istemesem de eylül ayına kadar hep basbasaydik senle. Resmen "kimsemiz yoktu". Beni her uykusuz bıraktığın gece, yemek yemek istemediğin her öğün, birazcık dinlenmeye ihtiyacimin olduğu her an sana bağırmaya yeltendigim her saniye sana daha sıkı sarildim.  Çünkü bunu sana ve bana yapacak birbirimizden başka kimsemiz yoktu. sana kizdigim her an kendime daha çok kızdım.  Çünkü senin benden başka bir ailen yoktu. Hamileliğimden itibaren ikimiz hep basbasaydik.  Sevgini kimseyle paylaşmamak her ne  kadar şahane bir duygu olsa da bu bencil davranışı ben secmedim. Buna mecbur bırakıldık. Seni minicik bir bebekken ve sonrasında sevgi ve ilgi açlığına mahkum eden o insanların hep inatla tam gozlerinin içine baktım.  Ne kadar yerin dibinde olduklarını anlasınlar diye. Ama anlamadilar. Anlamayacaklar...
Onlar kendi kısır döngülerinde dönüp duracaklar ama hiçbir zaman bilmeyecekler ki kısır döngü asla yok olmayacak, sadece genişleyecek.  Aynı noktadan defalarca geçecekler fakat zamanla bunu farketmeyecekler bile. Yaşlanip göz bozulması bahanesinin ardına saklanacaklar ve gormeyecekler bile...Ama biz ikimiz her yıl bir öncekinden daha güçlü olacağız.  Daha umutlu. Ve umuyorum ki daha umursamaz. .. sen benim en degerlimsin. Kendini koltukta aşağıya attiginda yetişip kafanın altına elimi koymamin sebebi de bu. Insan olarak, kadın olarak en büyük sinavimsin. Düşe kalka geçmeye çalışıyorum.  Bazen yere kapaklaniyorum. Bazen yıgılıp kalkamiyorum. Ama mecburum. Nasıl böyle bencil davranabilirim ki. Kanayan dizlerimle tekrar yürümeye çalışıyorum sana tutunarak. Ve inadına kimseden nefret etmiyorum. Çünkü biliyorum ki nefret korkaklarin tek intikamidir.  Yok saymaya çalışıyorum.  Görmezden gelmeye. Saygı falan da duymuyorum. Tek amacım ikimizin mutlu bir geleceğe sahip olmasi. Maddi ve manevi tüm çabam bunun üzerine.
Yıllar geçsin.  Inşallah sağlıklı bir şekilde ben senin büyüdüğünü goreyim, sen de benim yaslandigimi gör. Sen ruh sağlığı yerinde dürüst ve iyi niyetli bir gence dönüş. Kadınlara saygı gösteren,  hirpalamak yerine yaralarını saran bir erkek ol. Fiziksel ve psikolojik olarak kimseye zarar verme. Inşallah sana bu özellikleri kazandirabilirim. Çünkü bir erkek annesi olarak işimin ne kadar zor oldugunun farkındayım.
Seni herseyden çok seviyorum bebeğim. Senin için canımı veririm. Insan hayatı evet kıymetli.  Ama iyi bir amaca hizmet ettiği sürece. ..senin mutluluğun da benim tek amacım. .. iyi ki dogdun bir tanem...